Anksiyete Bozukluğu, Terapi Süreci ve Prozac Günlüğü

Nasıl anlatsam, nerden başlasam? Bu yazıyı okumaya geldiysen eğer muhtemelen sen de aynı dertten muzdaripsin. Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar diyerek anksiyete bozukluğu ile verdiğim sınavı olduğu gibi aktarmaya çalışacağım. Başlarken ilk tavsiyem kendini suçlamayı, iyi hissetmek için zorlamayı bırak. Bu süreçte kendini anlaman, kimseden beklemeden kendi kendine şefkat göstermeyi öğrenmen gerekecek. Kimse durduk yere büyütmüyor korkuları içinde. Hepimizin öyküsü kendine has ve biricik, neler oldu da yolumuz korku tünelleriyle bezendi, önce bir onu anlamak lazım.

‘Stresten herhalde’ diyip geçtiğim dönem

Çalkantısı, huzursuzluğu bol bir evde doğup büyüdüm. Kol kırılır yen içinde kalır düsturuyla büyütüldüğümüz ve ailecek yakınen görüştüğümüz pek kimse olmadığı için yaşadığımız anormallikler yetişkin bir insan olana kadar normal geldi bana. Kıyaslayıp ‘ha bunun ideali böyle olur’ diyebileceğim bir örnek yoktu önümde yada oturup ev içinde olup bitenleri kimseyle tartışmadım. En fazla kitaplarda okuduğum alternatif yaşam öykülerini biliyordum, gerisine yabancıydım.

Çocukluktan itibaren hep özgür uçan kuş imajı gelirdi gözümün önüne geleceğe baktığımda. Tercihlerimi de hep o yönde yaptım. Henüz 17 yaşındayken üniversiteye başladığımda öğrenci evinde tek başıma yaşamayı deneyimledim. Maddi anlamda ailemi zorladığı için stres yaşadığımı hatırlıyorum ve aynı dönem mide ağrıları için tedavi gördüğümü. O dönemde de, sonrasında da kendimi cesur ve güçlü hissettiğimi hatırlıyorum. Bir tek aile içinde yaşanan huzursuzluklar ruhsal durumumu zaman zaman bozuyor ancak uzaklaşınca hayatıma devam edebiliyordum.

Böyle böyle yıllar geçti, 24 yaşında şu an eşim olan kişiyle tanıştım, peşinden dünyanın öbür ucuna gittim, zor bir ilişkiyi karşılıklı çabayla yürütmek için uğraşırken yine aile problemleri çıktı önüme. İlk çarpıntıları, çığlık atarak ortamdan kaçmaya çalışmaları, büyük çaresizlik hissini kendi hayatımı kurmak için çabaladığım o dönem deneyimledim ama hemen ardından İstanbul’da bir hayat kurmayı başarınca geçti gitti.

Anksiyete Bozukluğu İle Tanışma

2017’nin ortalarında Lizbon’a taşındık. O zamana kadar gitmeler, uzaklaşmalar bana hep iyi gelmişti ama bu sefer kalıcı olarak, eşimle beraber yeni bir hayata adapte olmak üzere gitmiştim. Hep heyecanla, hayallerle çıktığım yola bu sefer aklımda bir sürü soru işaretiyle ama çok da endişelenmeden çıktım. O zamana kadar daima aktif olan, çoğu zaman durup düşünmeye zaman bulamadığım (ah zaman bulsam neler yaparım dediğim) hayatımı geride bırakıp, kendimle baş başa kaldım.

İçinde İngilizce konuşulan bir ev, Portekizce konuşulan sokaklar ve 27 yıllık birikimini hiç susmadan önüme döken kafamın içi ve ben. Hayatımda ilk defa her geçen gün cesaretimi kaybettiğimi, güçten düştüğümü, hayat enerjimi yitirdiğimi fark ederek geçirmeye başladım günlerimi.

Şöyle bir aşamadan geçtim:

  • Hiç geçmeyen bir iç sıkıntısı hali, hiç mutlu olamama ve bir daha mutlu olamayacağına dair inanç,
  • Maddi sıkıntı çekiyoruz ama para konuşmak beni perişan ediyor, konu derinleştiği zaman bağırarak kaçıp ağlamaya başlıyorum. Bu zaman içinde hassaslaştığım başka konularda da böyle olmaya başladı,
  • Uçağa binmekten korkmaya başladım,
  • Evde yalnız kalmaktan, hastalanmaktan, sevdiklerimin ölmesinden hatta geceleri çocuk gibi görünmeyen şeylerden korkup uykusuz kalmaya başladım…
  • Üstüne bir de ölüm korkusu eklendi.

Hatta zaman içinde öyle bir hale geldi ki, ben değil yolda yanımdan geçen, televizyonda gördüğüm, radyoda dinlediğim herkes aynı ızdırapla yaşıyormuş gibi gelmeye başladı. Aynalara küstüm, hareket etmeyi kestim, kilo almaya başladım. Zamanım olsun yaparım dediğim hiçbir şeyi yapamadım, kitap bile okuyamadım çoğu zaman. Durdum ve geçmesini diledim. Geçmedi.

Bir gün yalnız başıma otururken çocukluktan beri yaşadığım travmatik olayları yazmaya karar verdim. Bir yandan ağlayıp bir yandan yazdım. O dönem eşim adapte olamadığım için o hale geldiğimi düşünüyordu, ben tek sebep o değil diye düşünsem de tam olarak ne olduğunu bilmiyordum. Takip eden günlerde Ekşi Sözlük’te tesadüfen ‘Anksiyete Bozukluğu’ diye bir başlıkla karşılaştım. Hemen psikolog olan bir arkadaşıma yazıp ben böyle böyle bir hal içindeyim, anksiyete bozukluğu olma ihtimali var mıdır? diye sordum. Bana bir test gönderdi ve test sonucuna göre terapiye başlamam tavsiyesinde bulundu.

Terapi Süreci

Bir arkadaşımın tavsiyesiyle Şema Terapi uygulayan bir terapistten randevu aldım. İlk seansı yüz yüze İstanbul’da yaptık. Lizbon’a taşındığımızdan beri cadı kazanı gibi kaynayan kafamın içindeki her şeyi, çocukluktan yetişkinliğe yaşananları teker teker ele alıp, korkuların kaynaklarını, anksiyeteye sebep olan yanlış ilişki biçimlerini (özellikle çekirdek aile içi) çözümlemeye çalıştık. O dönem terapistimin tavsiyesiyle bu linkte görebileceğiniz Hayatı Yeniden Keşfedin kitabını okuyarak terapiyi kendine yardım kitabı ile destekledim. İlk 6 ay tam bir travma kazısı gibi geçti.

Bende anksiyete, yoğun çalıştığım, hiç boş zamanımın olmadığı, hayatta kalmak için sürekli mücadele ettiğim 27 yılın ardından ilk defa beni seven, bana bakan bir eş ve boş zamanla kaldığımda baş gösterdi. ‘Cesur ve güçlü’ kalkanına gerek kalmayınca gardım düşüverdi ve bir yüzleşme gerekti. Yakın ilişkileri yeni baştan tayin etmek, üzerime vazife olan ve olmayan şeyleri sınıflandırabilmek, bazı travmaları hatırlayıp, anlamlandırıp, olaylarla vedalaşmak (o dönem hatırlayıp hatırlayıp dengemi şaşırdığım travmatik anıları şu an hatırlamak için kendimi zorlamam gerek mesela) açısından terapinin büyük faydasını gördüm. Çalışırken ne kadar kontrollü ve başarılı olursam olayım, iş görüşmelerinde yaşadığım panik olup kendini yukarıdan izleme halinin aslında kaygı bozukluğundan ileri geldiğini, bazen ortaya çıkan karın ağrısı yüzünden kanser miyim diye yada kalp çarpıntılarım yüzünden kalp krizi mi geçireceğim diye doktor doktor gezmeden önce kendime ‘şu an beni strese sokan bir durum var mı?’ diye sormam gerektiğini öğrendim.

Özetle, kaygı bozukluğu yaratan bazı kaynakları kurutup, kalanlarla da savaşmak için gereken silahları terapi sayesinde edindim. Şema Terapi bende işe yaradı. Durumu olanlara destek almalarını, olmayanlara da en azından bir kendine yardım kitabı olan Hayatı Yeniden Keşfedin‘i okumalarını öneririm.

Prozac Günlüğü

Anksiyete Bozukluğu, Terapi Süreci ve Prozac Günlüğü 1
Prozac Nation isimli filmden alıntı

Lizbon’da 2 yıl geçti. Terapiyle beraber aşırı mutsuzluk halinden bir nebze kurtuldum, İstanbul’da ev tuttuk, geri döndük derken aileyle geçen bir kaç günün ardından önce çenem sonra kolum bacağım uyuşmaya başladı. Bir kaç gün Haydarpaşa Numune’nin Nöroloji departmanında yattım. Korkudan delirerek MR makinesine girdim. MS’ten şüphelendiler ama temiz çıktım, eve döndüm ama uyuşmalarım geçmedi. Öyle olunca terapistimle konuşup bi psikiyatrdan randevu aldım. 15 dakikalık konuşma sonunda bana bir antidepresan yazdı ama yorumları okuyunca -özellikle kilo aldırır kısmı- kullanmak istemedim. Ardından Acıbadem Nöroloji’den randevu aldım, orada da renkli MR çekildi ve doktor yine temizsin dedi ve süreci ve kilo almak istemediğimi bildiğinden bana ‘bu kilo aldırmaz’ diyerek 20 mg Prozac ve B12 vitamini (eksikliği mental açıdan sorun yaratabiliyor) yazdı.

Geceleri karıncalanan eller, kollar, sürekli felç geçirdim geçiricem duygusu, uyuşan, sanki bir daha hareket etmeyecekmiş gibi gelen bacak, durduk yere gelen kafa uyuşması ve ölüm korkusu ile gelen aşırı kaygı haliyle kendi kendime baş edemedim ve Prozac’a başladım.

İlaç kısa sürede etkisini göstermeye başladı. Uyuşuyorum hissi geldiğinde kendime ‘hoşuna gitmeyen bir şey var, ondan böyle hissediyorsun, uyuşmuyorsun, iyi şeyler düşün’ diyebiliyordum. İlk 1-2 ay iştahım kesildi, sürekli bir uyku hali geldi, normalde söylemeyeceğim şeyler söyleyip yapmayacağım şeyler yaptım.

İlk ayın sonunda psikyatra kontrole gidince, ilacın işe yaradığına kanaat getirip dozu 40 miligrama çıkartmaya karar verdi. Konuyu terapistimle konuşunca benim durumumda 20 miligramdan destek almanın yeterli olduğuna kanaat getirdik ve ben yaklaşık 1 yıl dozu hiç arttırmadan Prozac kullandım.

Lizbon’da evde oturduğum dönem 12-13 kilo almıştım, 1 yıllık Prozac kullanımı bir o kadar daha ekledi üzerine. Yani internette Prozac ve zayıflama konulu bir yazı görürseniz şüpheyle yaklaşmanızı öneririm.

Ben bu ilacı ömür boyu kullanırım herhalde diye düşünürken karantina sürecinde hayat stabil akarken bırakmaya karar verdim. Yine terapistimden destek alarak dozu azaltarak yaklaşık 1 aylık bir süreçte yavaş yavaş bıraktım. Bu süreçte kendimi evdeki bitkilere, gittikçe sayısı artan hayvanlara vermek, yeniden kitap okuyabilecek kafa rahatlığını bulabilmek, ekonomik açıdan da biraz rahatlamış olmak ilaç haricinde ayrıca destek oldu. Özellikle köpek sahiplenmiş olmak, onunla sağlıklı bağlanma ilişkisi geliştirmek, panik olduğum anlarda ona sarılıp geçmesini beklemenin pozitif etkisi büyük oldu.

İlacı bırakalı 2 ayı geçti, karantina dönemi bitti, hayatımız eski, eşimin başka bir ülkede çalışması sebebiyle sürekli gidip gelmeli aslında sağlıksız olan rutinine geri dönmesiyle gece yatarken yaşadığım karıncalanmalar, gündüz uyuşmaları az da olsa geri geldi. Şimdilik idare edebiliyorum ama kendime tam zamanlı bir iş bulup sağlıklı bir rutin oluşturmadan bu hal tam olarak geçmeyecek gibi görünüyor.

Yine de uzun ve zor bir yoldan savaşmayı, panik atak geldiğinde onu tanımayı, kontrolü kaybetmeden geçirmeye çalışmayı, kendimi strese sokacak konulardan ve kişilerden uzak kalmayı öğrendim.

Geçen, tedavisi olan bir şey olmadığı için kabul edip, onunla yaşamanın mümkün olduğunu, geldiği gibi gittiğini unutmadan, kendime iyi gelen şeyleri çoğaltarak yaşamaya çalışmaktan başka çarem yok.

Bu benim öyküm. Sizin serüveniniz nasıl bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki yalnız değilim, yalnız değilsiniz.

Kendinize benim yerime sarılın!

(Visited 6.487 times, 1 visits today)

14 Comments

  1. Eyp ergr at

    Slm. Guzel bir yazi olmus ..

    Reply
  2. Cemile Meydan at

    Nil hanım merhaba, evlilik sebebiyle 7 senedir İstanbul da yaşayan 35 yaşında bir bankacı olarak hayatını sürdüren ve yazınızi benzer şeyler yaşayan ve hala dönem dönem yaşamaya devam eden biri olarak duygularınızı aşırı hissederek okudum.Ne güzel içtenlikle anlatmışsınız, başkalarina anlamsız gelen endişeler,duygu durum bozukluklarını yaşayan bilir diyorum. Ben de sizin gibi hayata daha güçlü bir şekilde tutunmaya çalışıyorum.Umarim her şey güzel olur hem biz hem dünyamız için.Size kalben sımsıkı sarılıyorum. siz hep paylaşın ,yazın biz de takip edelim.Çok sevgiler

    Reply
  3. Pınar at

    19 yaşımda üniversiteye başlamamla ortaya çıkan(o zamanlar ne olduğunu bilmiyordum) anksiyete bızukluğumu 33 yaşımda dahi arada beni yoklamasıyla yaşıyorum ben de. En önemlisinin yardım almak ve kendine iyi gelecek ne varsa yapmak olduğunu keşfettim. Yakın zamanda yine beni yoklamasıyla bir terapist yardımı almaya karar verdim. Yazın o kadar yakın geldi ki bana yalnız değilmişimi hissettim. Hep yaz, biz okuyalım.
    Sevgiler

    Reply
    1. Nil Gizem Alpar Bosma at

      Hepimizin hayatı, yolculuğu, korkuları kendine özgü olsa da hissettiklerimiz, mücadelemiz birbirine benziyor. Kendimize iyi gelenlerin, iyi hissetmenin peşinde koşacak enerjiyi bulabildiğimiz güzel günler diliyorum her birimize.

      Reply
      1. Sempatik at

        Nil hnm merhaba ???? yaşadıklarıızı çok güzel yorumlayarak anlatmışsınız . Prozac kullanıcılarının yorumlarını merak ederken sizinkinde takıldım 🙂 ilkokuldan bu yana yani 30 yıldır diyabetliyim(şeker hastalığı) malesef 🙁 adı tatlı,güzel ama kendisi çok zorlu bir hastalıkla çok erken tanıştım. İnsulin tedavileri, farklı tedaviler…falan filan derken bacaklarımda sürekli kanayan açık yaralar oluştu. Türkiye de tedavi için gitmedigim tıp fakültesi hastanesi kalmadı resmen.. Sonuç tanı konulamayan ve sürekli kanayan,tedavi edilemeyen yaralar.. Maddi sıkıntıları olan bir aile ve hem mental hem psikolojik zorluklar yaşayan bir ben 🙁 eğitim şartları ile zorlukları da eklenince bukadar stres yüzünden ellerde uyuşmalar, yürüme de dengesizlik de kendini gosterdi veeee MS denilen ve pek de bilinmeyen bir hastalıkla daha tanıştım yillar önce . Çocuk yaşta bukadari ağır geliyordu artik 🙁 hem de çok ağır… İkisinin de gösterdiği reaksiyonlar aynı nerdeyse.. Devreye psikiyatri uzmanı girdi. Belki bu şekilde bir rahatlama oluşturabiliriz diye. Antidepresanların çoğunu bilirim, kullandım sayılır zaten Prozac kullanmalıyım sence??

        Reply
  4. Nadide at

    Merhaba bende prozac ve b12 kullanıyorum hem hastalanma korkusu özellikle corona dan korkma aileme birşey olması bana birşey olması beni panikletmesiyle tanıştım herzaman kaygılı biri oldum planlı boş duramayan ancak bu karantinada kısıtlamalarda ve durmadan corona haberleri okumak beni daha da delirtti panikatakla tanışmam ve neredeyse 1 ay boyunca her gece yaşadım bunu ve ben her sabah hiç birşey olmamış gibi işe gittim kimseye belli etmemeye çalıştım dayanamayinca kendimi piskiyatride buldum etki ediyor mu etmiyor mu bilmiyorum ama en azından uyuyabiliyorum… geçeceğini umuyorum sizin yazınızı okumak bir nebze iyi geldi
    Sevgilerle

    Reply
    1. Nil Gizem Alpar Bosma at

      Prozac, kullandığım 7 ay süresince bana elimden birşey gelmeyecek korkuları ayırıp, onlar için endişelenmeye başlayınca kendimi durdurabilme imkanı verdi. Umarım siz de faydasını görürsünüz. Sevgi ve sağlıkla.

      Reply
  5. Evrim at

    Merhaba,

    Aslında planladığım Fiji seyahati için bilgi almaya uğradığım -bir nevi dijital günlük-(ğ)ünüzü görünce bir keşif sardı beni:) Ne güzel bir emek!
    Derken ”Anksiyete Bozukluğu”ğla ilgili yazınızı okudum…
    Ben senelerce farkında olmadan anksiyete içinde yaşadım ve panik atak krizleri geçirdim. Sizin gibi stres kaynaklı olduğunu düşünerek, iyi bir doktora kendimi emanet etmeyi, hep erteledim. Ta ki bedenim yangın zilini çalana kadar! Vücudumda demir değerim 0,5’e kadar düştü ve olan bitene artık zihnim değil bedenim de tepkiliydi. Korkunç bir 4-5 ay yaşadım ve o esnada da kılıfına uydurularak işten istifa ettirildim. Bu esnada işle birlikte son dönem-yüksek lisansımı da götürüyorum…Panik bozukluk rahatsızlığı olan biri için yaşanabilecek ağır şeyler üst üste gelmişti. Bir şekilde o yazı geçirdim, mezun oldum.
    Üzerine annem bir seri ameliyat geçirdi ve onun üzüntüsü de eklenmişti. En son hayattan bile bir beklentim samimiyetle söylüyorum kalmamışken, artık her şeyi bırakmışken bir arkadaşımın zoruyla terapiste gittim. Klsik, Burns Depresyon Ölçeği ve Becks Anksiyete Ölçeği testleri yapıldı. İkisi de neredeyse %80e varmıştı. Bana durumun ciddi olduğunu, geç bile kaldığımı söyledi…Biz bir yolculuğa başladık, birbirimize söz verdik doktorumla. Gerçekten beyin kimyasalları değiştiyse, bir destek gerekebiliyormuş. Bu hikayeyi bizzat yaşadığım için aktarmak istedim. (İlaca karşı yargımı anlatamam; baya düşmandım antidepresan ve SSRI’lara.)

    Bir çok arkadaş bu yazınıza uğrayacaktır başlığı gördüğünde, lütfen güvendiğiniz bir doktora mutlaka görünün. Söylediğim gibi, zihin acı çeker, vücut yansıtır! Yolculuk 300mg Wellbutrin + 500mg Depakin ve 40mg Dideral ile devam ediyor bir süredir. Gerçekten 1 sene öncesinden çok daha iyiyim. Biraz uzun oldu, sadece ben de hikayemi paylaşmak istedim belki sarılmanın bir yoludur diye:)

    Sevgilerimle,

    Reply
    1. Nil Gizem Alpar Bosma at

      Selam,
      Deneyimleri paylaşmak çok değerli. Yalnız değilsiniz demek istediğim yazıya siz de bir tuğla koyduğunuz için çok teşekkürler 🙂

      Reply
  6. senem at

    Merhaba, o kadar benzer şeyler yaşamışız ki inanamıyorum. Çok feci baş dönmeleri hatta bayılmayla başlayan ve sonucunda hiçbir şey bulunamayınca psikiyatr’a yönlendirilen bir hikaye benimki de. Prozac başlayalı neredeyse 3 ay olacak. Aynı zamanda terapiye de gidiyorum, ilk zamanlar gibi değilim (10 gün boyunca evden çıkamadım) ama yine de eskisi gibi hissetmiyorum. Ortama yabancılaşma hissi, baş dönmesi eskisi kadar sık olmasa da devam ediyor. İyileşmeye dair umudum çok azaldı.

    Reply
  7. Derin at

    Hikayenizde ki bazı ayrıntılar kendi hayatıma o kadar benziyor ki bugün ilaç tedavime yeniden başladık çünkü öncekine ara vermiştim ki bu büyük bir hataydı. Ataklar ambulans sesleri bıraktığım için bunlara maruz kaldım. Ama sonra aynı ataklar daha da şiddetli oldu doktora gitmeden eşim sayesinde yenmeyi deniyorum bazen cidden işe yarıyor. Sonra artık doktora gitmek ve terapi almam gerek dedim şuan doktorum deprex yazsa da eczanede prozac vardı ve daha önce aldığım için tekrar ona başlıyorum. Umarım yolun sonunda kendimi sakinleştirmeyi daha iyi başarırım. Öykünüz bana yol olacak ??

    Reply

Leave A Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir